20 Mart 2008

İttihat ve Terakki rejimi yıkılmadıkça


Arundhati Roy 2008’deki Boğaziçi Üniversitesindeki konuşmasında “‘Birlik/İttihad’ (ırksal/etnik/dini/ulusal) ve ‘İlerleme/Terakki’ (iktisadi belirlemecilik) çoktan beri soykırımın ikiz koordinatları olagelmiştir” demişti…
Kıbrıs’ta neler yaşandı?
Türk’ten Türk’e kampanyası… ki İttihat ve Terakki Cemiyetinden ödünç…
Coğrafya adlarının değiştirilmesi… ki İttihat ve Terakki Cemiyetinden ödünç…
Vatandaş Türkçe konuş kampanyası… İttihat ve Terakki Cemiyetinden ödünç…
Bunları biz, özellikle 1955 yılı sonrası, 1960 öncesi yaşadık, Türkiye coğrafyası ise 1910-1918 arası yaşadı…
Ancak ne bizde ne de Türkiye’de bu süreç durmadı, farklı formasyonlarda İttihat ve Terakki Cemiyeti politikaları bugün de devam etmekte…
Kıbrıs’ta, 1955’lerde başlayan ama asıl 1964’de yürürlüğe konan Kıbrıslı Türklerin ‘yeniden’ iskan politikalarını anlamak için Fuat Dündar’ın İletişim Yayınlarında çıkan “İttihat ve Terakki'nin Müslümanları İskan Politikası (1913-1918)” okuyarak şoke olabilirsiniz…
“İttihat ve Terakki hükümeti, zorunlu olarak gelmiş olan Müslüman muhacir ve mültecileri Anadolu’ya bir iskân politikası çerçevesinde yerleştiriyordu. Bunun yanı sıra İttihat ve Terakki gerektiğinde “celp” yöntemine başvuruyordu. Yani sınırları dışında yaşayan Türk ve Müslümanlar, oralardan çekip alınarak memalik-i Osmaniye’ye getiriliyordu” (age syf 71)
Yani 1955-74 arasında kaç Kıbrıslı Türk’e tehdit altında olunmamasına rağmen ‘celp’ çıkarılarak o dönemde oluşturulmuş Türk bölgelerine/gettolara çağrıldığını kim araştıracak acaba? Belli ki bu da bize İttihat ve Terakki Cemiyetinden ödünç…
“Bu operasyon dahilinde büyük bir coğrafyada bulunan köy ve kasabaların yanı sıra dağ, ova, orman gibi topografya isimleri de değiştirilecekti” (age syf 82) ve “konacak isimler seçiminde göz önüne alınacak şeyler” ise “tarihi mefahir-i (övünç) askeriyemize şamil olmak mültezimdir” deniyor, ki İTC’den bugüne bu gelenek sürüyor, en son herkesin Kermiya diye bildiği, Türkçesi bile olan ve Aydemet olarak da bilinen yere Metehan denmesi… Başka? “Gerek şimdi gerek evvelce vaka-yı harbiyeye maruz kalmış olan mevkiler oraya mahsus şanlı geçen hadisatı hatırlatmalı” gibi önerileri vardı İTC’nin... Ve uyarısı da vardı; “kolayca benimsenmesi için eski isimlere yakın isimler olmasına dikkat edilmeliydi”… Eğer bunlara uygun isim olmaz ise en yakın sesteş isimler bulunmalıydı… Kıbrıs’ta 1950’lerden bu yana değiştirilen yer, köy, kasaba, dağ, ova isimlerine bakın bakalım İTC’den ne kadar “etkilenmişiz”!!!
Bu neden mi yapıldı? Yine kitaba dönelim ve İTC’nin bunu ne gerekçe yaptığını okuyalım; “eldeki toprak parçasının korunması için öncellikle nüfusun Müslümanlaştırılması ve Türkleştirilmesi gerekiyordu” (age syf 246)… 2008 yılında, dönüp geriye bakın, Kıbrıs’ın kuzeyi size neyi anlatıyor…
Bu kadar mı benzeşmeler; “Ermeni ve Rum gibi hükümet tarafından zorunlu sebeplerle yerlerinden çıkarılan gayri Müslimlerin sevk işiyle ordunun yanı sıra Teşkilat-ı Mahsusa” ilgilendi (age syf 248)… 1974 hatırlayın bu işle orduyla birlikte kim ilgilendi diye ve Türk Mukavemet Teşkilatı aklınıza gelirse şaşmayın… Ve “gayri Müslimlerin geride bırakacakları köy ve arazilerin Müslim muhacir ve mültecilere verilmesi önceden kararlaştırılmıştı” (age syf 248)… Ki bu cümle 1974’ü anlatmıyor, 1910’ları anlatıyor…
Hade bir sürpriz daha yapalım Erik Zan Zürcher kitabından bir alıntı yapalım “Jön Türk Hareketine önderlik etmiş askerler ve memurlar, birer ideolog olmaktan çok eylem adamıdırlar. Tüm yaptıkları ve söylediklerinin altında şu temel kaygı vardır: Devleti kurtarmanın ve güçlendirmenin yolu nedir?” (Savaş, Devrim ve Uluslaşma (1908-1928), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, syf 52)… Bugünkü siyasilerin/bürokratların ve askerlerin açıklamalarını ve yaptıklarını bir kez daha bu gözle taramaya ne dersiniz?
Bir bilgi notu daha; “Celal Bayar, Teşkilatı Mahsusa'nın İzmir şubesindeydi. Başlıca görevi Teşkilat ve Parti arasındaki iletişimi sağlamak, yanı sıra İzmir ekonomisini Türkleştirmekti” yani Teşkilatın görevi ekonomiyi Türkleştirmekti.” Hangi teşkilat mı? 1910’larda İTC’nın kurduğu Teşkilat’ı Mahsus’a, 1950 ve 60larda Türk Mukavemet Teşkilatı… Şimdi?
Dönelim başa, “‘Birlik/İttihad’ (ırksal/etnik/dini/ulusal) ve ‘İlerleme/Terakki’ (iktisadi belirlemecilik) çoktan beri soykırımın ikiz koordinatları olagelmiştir” demişti Arundhati Roy, bu coğrafya için de öyle oldu, binlerce ölü, yüzbinlerce yer değiştirmiş, “etnik” temizliğe uğramış bölgeler…
Ve hala birileri bize İttihat ve Terakki dayatmakta, Kıbrıs’ın kuzeyinde, Türkleşmiş (ve Kıbrıslılardan arındırılmış) ve (iktisadi/ekonomik) ‘ilerlemiş’ bir coğrafya için…
Bu nedenle Kıbrıs sorunun gerçek çözümü için İttihat ve Terakki rejiminin yıkılması gerek, başka türlü geleceği kuramayız…