17 Mart 2002

Yaşam\yaşanmışlıklar üzerine

Dünyayı bir kez de Kıbrıstan sarsmak için yola çıkmıştık ama geldiğimiz noktadan sarsılan biz olduk.

Herşeyi değiştirebilmek için tüm yaşamımızı kurmaya çalıştık ama yaşam bizi pek dinlemedi ve değişim yalnızca düşüncede kaldı.

Ustalarımız bir kez daha haklı çıktı. Devrim aslında günlük yaşamda, günlük işlerle başlardı ama biz bunları atladık ve günlük yaşanmışlıklarımızı erteledik devrimi büyük düşlerimize taşıdık çünkü yapılacak çok iş vardı...

Yaşam bir kez daha bize sorgulamayı öğretti. Bir kez daha ustalarımız haklı çıktı. Çünkü yaşamın her diliminde, teori ile pratiğin bütünselleşemediği her an kuru bir gürültünün ortaya çıkışıydı aslında..

Büyük teoriler yaşamın içinde sınanamazlarsa yalnızca basit birer sözcük yığınına dönüşür, anlamını yitirir. Çok zorlanıldığı zamanlarda teori, yaşamda yerini bulamazsa tarihe, çok büyük lafazanlıklar olarak geçerler. Kimi zamanda akıntıya karşı beceriksizce çekilmiş kürek hareketleri olarak kalırlar...

Yada teorisi önemsenmemiş yada küçünmenmiş büyük devrimci pratikler yada büyük laflarla süslenmiş taktikler tarihte ya hiç anılmazlar yada yada vitrindeki mankenler gibi mükemmel dururlar; yalnız görsel olarak mükemmel dururlar.

Devrimci geleneklerden öğrendik; fedekarlık yapmayı. Che birçokları için iyi bir gerilla yada liderdi. Bizim içinse bir fedekarlık anıtı. Bakanlık koltuğunu bir sabah bırakıp çekip gitmesi ve sıradan bir gerilla olarak öldürüşü ile değil, tüm yaşamı ile fedekarlıktı o. Herkes onu gerillanın el kitabı ile bilirdi. Biz ise sosyalizm ve insan kitabı ile biliriz ve onun yeni insanın oluşumu için ortaya koydukları önemlidir. Bunun gerçekleşmesi için yaptığı fedekarlıklar önemlidir bizim için...

Deniz olmak gerek.. dedik. Deniz Gezmişlere özendik. Devrim en ateşli anında hiçbirşeyi ertelemeden yürüyüşleri ölümün üstüne, bu onunları ölümsüz kılmıştı.

Fedekarlıkları yaşamımıza yazdık ve yola çıktık.

Yola çıkarkan herşey basit ve kolaydı ama yolculuk hiçbir zaman basit ve kolay olmadı.

İki kişilik yaşam kurmaya çalıştık. Tiyatrocunun dediği gibi, aşkın çırağıydık ve onu öğrenmeye çalıştık. Acemi bir çırak olduk kırdık kimi zaman, kimi zamansa bozduk tamiri zor şekilde...

İkilemde kaldık, öncelikleri hiç sorgulamadık, hep önceden yapılacaklar vardı ve bazı şeyleri erteledik. Gene tiyatrocunun dediği gibi her gün kendini karbon kağıdı ile kopyalayan günlere döndü. Kendi kendimize söylediğimiz şarkıları unuttuk. Her sabah kalktığımızda kendimize merhaba demeyi unuttuk. İki kişilik yaşamdaki ikinciyi atladık. Zaman zaman yaşamı ıskaladık çünkü yapılacaklar vardı...

Ama bir sabah kalktığınızda öğrendiğiniz şey aslında yolculuğun fazla bir yere gitmediğiydi.

Akıntıya karşı çekilen ama akıntı yönüne giden yaşamlarda, yaşamın acemisi olduk.

Devrim günlük yaşamda başlardı, eşitlik de ama öncelikler hep baskın çıktı. Öncelikleri sorgulamayı, yaşamıyı sorgulamayı öğrenmek gerek dedik ama kendi yaşamımızda bunların yerini bulamadık...

Yapılacak o kadar çok şey vardı ki, hep katı bir şekilde ayakta kalmak gerekti. Ama yaşam bize taviz vermeyi öğretti. Kaybedecekleri ve kazanılacakları dartıp, ölçüp taviz vermek gerekliliği..

Kimi zaman insanın kendine ayna tutup bakması gerekliliği, kimi zaman çok acı da verse en ağır tavizleri bile vermeyi...

Çünkü kimi kayıpların telafi ya olmaz yada daha büyük kayıpların habercisi olurlar..

Yaşamı hergün yeniden kurabilmek, en devrimci, en özgürlükçü şekilde...

Yeni insanı yaratabilmek için yola çıktık ama kendi yaşamımızı atladık..

Bugünden başlayıp bakabilmeli insan kendine... yeniden demeyi bilmeliyiz... ertelenenlerin hesabı çıkarılmalı... kimi zaman nerde kalmıştık soruları sorulmalı... insan zaman zaman kendine kim olduğunu sormalı, nerde olduğunu sormalı...

Aslında yeni insan öncelikle biz olmalıyız, yaşamın her anında duruşumuz, düşlerimiz ve sevgimizle..

Ve hatalarımız ve eksikliklerimiz karşısında asla yılgınlığa kapılmadan hiç tereddüt etmeden eleştirebilmeliyiz kendimizi ve o büyük sözcüğü tereddütsüz yaşamın her anında söyleyebilmek gerek:

YENİDEN..

Yaşamı ıskalamadan, yaşamın her anını değiştirmek için yola yeniden çıkabilmek, yeniden yaşamı kurabilmek için, kendine her sabah merhaba deyip aynadan kendine bir kez bakabilmeli insan...

Ve yaşamın şarkısı hep kendi kendine söylenebilmeli, ertelenmeden, atlanılmadan...