1 Mayıs 2002

yenilgi yeni başlangıçların başlama yeridir

Yenilginin kimi yerde ve zamanda devrimci olan bir yönü vardır.

Kimi yerde tıkanan değişimin önünün açılmasıdır. Kimi zaman duran veya yavaşlayan zamanın yeni baştan hızlanmasıdır.

Yeri geldiği zaman, koşullar ve mevcut durum, size, yaşadıklarınıza tahamül etmeyi dayatır. Bu sizin tercihiniz olmasa da yaşamak zorunda kalırsınız.

Tek oda kerpiç bir evde kalma ‘en azından’lı teorilerle kabullenilir ve koşullara dayandırılan bahanelerle yeniden kurmalar ertelenir.

Yenilgi bu yönü ile yıkıcıdır. Tüm yaşamda kurulu olanların hasar görmesidir. Ama ayni anda da ilericidir çünkü yeniden daha iyisinin kurulmasının önünü açar. Hatta yenilgide elde edilen deneyimlerle yeniden kurarsın yaşamı.

Yenilmek yeniden kurmayı bilebilenler için hiçbir zaman son olmaz.

Yenilginin çok nedenleri vardır ve çoğu belki de sana bağlı değildir. Sana bağlı olmayan nedenlerin sana verebileceği hiçbirşey yoktur. Ama sana bağlı nedenlerin vardır.

Yenilginin hesabı iyi çıkarsa devrimcidir. Atladıklarını, eksiklerini, hatalarını ve en önemlisi sevmenin çıraklığında ustalaşma yolunda istemesenden kırdıklarını alt alta koyarsan ve anlamlaştırırsan kurulacak olan ‘tek oda kerpiç’den daha iyisi çıkar ortaya.

Yenilgi riskdir de. Tümden kaybetmeyi de getirebilir. Yada geçici de olsa tekrar yeniden kuramamayı. Her defasında yeniden kurabilme umudu ile yeniden başlamak gerek çünkü bir kez teslim olmak demek ayağa kalkamamaya denktir. Teslim olmak seni yok oluşa götürür. Kapanırsın ve senden ve yaşamın tüm renklerinden koparsın. Yaşamdan da koparsın.

Yeniden kurabilme sürecindeyik. Yürümeyi yeniden öğrenen çocuk heycanıyla, yürümeye çalışırken düşebilme ihtimali bile denemeyi heycanlı kılar.

***

Sokakta yürürken farklı renklerin farkına varırsın.

Arabahmet Bölgesinde restore edilmekte olan binaların arasında dolaşırken, bir boyacının boyadığı kapıyı boyamaktan vazgeçip, parmaklarını büyük bir ustalıkla kullanarak kapıya darbuka özelliği verebilmesi gözüne ve kullağına takılır. Çingene olan boyacının aslında bunu çok kez yaptığını fark eder ve okuduğun kitaplar ve gördüğün filimleri düşünün ve çingenelerin doğuştan müzik ve dansla evli oldukları gerçeği gelir aklına. Yerleri ve mekanları ne olursa olsun çingenelerin müzikle olan ilişkisi ilginçtir. Belki de araştırılsa her çingenenin DNAsına müzik ve dans kodlanmıştır.

Asıl fonksiyonu kapı olan ama çingene boyacının parmakları arasında darbukaya dönen müzik aleti ile neşeli şarkılar çalıyor, yaşamı yaşadıkları çok iyi olmasa da, yaşam koşulları zor da olsa neşesinden hiçbirşey kaybetmeden.

Sokağın bir ilerisinde Bukowski’nin romanlarından fırlamış hatta Bukowski’nin yerli şubesi biri, sabahın ilk ışıklarına kadar içmiş ve mamurlayamamış bir halde kıyafetleri pek biriyle uyuşmayan belkide biradan olma göbeği açığa çıkaran atleti ve şortuyla dolanır işçilerin arasında. Aylardır buralarda olmamıza rağmen pek iş bulup çalıştığına şahit olmadık. Tipki Bukowski’nin yaşamında olduğu gibi sürekli işi yok ve içmek hayatının en önemli işidir. Bukowski’den tek farkı şarapla değil de rakı ile olan kopmaz bağlarıdır. Onun dışında özensizce büyüyen sakalı ve taranamayan uzamış saçları ile ayıkken bile sarhoş modunda yürüyüşü ile Bukowski’nin romanlarından fırlamış bir karakterdir.

Arabahmet geçmişteki zengin mahallesi olması karakterine inat her renk ve karakterde ama zengin olmayan insanlara ev sahipliği ile geçmişiyle çelişerek ama yaşama devamı ile ayakta. Ayakta ama terk edilmiş, yaşlı ve yorgun.

Tıpkı yaşamımız gibi Arabahmet’i de yeniden kurmaya çalışırık. En azından geçmişe ait değerlerini koruyarak.

Arabahmet de zamana karşı yenilmiş, hasar görmüş, yıkımı görmüş ama hala daha ayağa kalkabilme umudu taşımaktadır.

Dedik ya her yenilgi yeni başlangıçların başlama yeridir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder